14 Aralık 2016 Çarşamba

Kendin Olmak

Olmak istediğimiz kişi miyiz yoksa olmak zorunda olduğumuz insan mı? Hayatı kendimiz için mi yaşıyoruz, yakınlarımız için mi ? İnsan ne için yaşar, hayata bir defa gelir de olmak istediği insan olarak mı gider bu dünyadan yoksa farkına bile varmadan mi? 30 lu yaşlardan sonra bu soruları kendi kendine sormaya başlıyor insan. Ve bir telaş sarıyor içini, ardindan manasız bir hüzün... Eğer bu yaşlarda kendi olmakdan uzaklarda bir yerlerde bulursak kendimizi değiştirmeye çalışıyoruz becerebildiğimiz kadarını.. Bazende elinize yüzünüze bulaşıyor hayat, neresinden tutsan elinde kalıyor hayat .. Sonra bu telaşın yerini o manasiz hüzün alıyor işte Aslında o kadar manidar ki...
30 yas öncesi; büyükler dedi diye, başkaları ne der diye, birileri beğensin diye verdigimiz o ince kararlar ile geldiğimiz yol bizim yolumuz değilmiş meğer... Bizim olmak istediğimiz, seçtiklerimiz değilmiş. Ne çok hata yapmışım meğer demeye başladığımız anda ya depresyonun eşiğinden iceri adim atiyoruz yada adına olgunlaşma dediğimiz sürece giriyoruz
 Aslında kendimize bile itiraf etmeye korktuğumuz hatalarımıza rağmen hayatımızı tam anlamıyla degistirmek istediğimizi ifade ediyoruz sık sık
Şimdiki aklım olsa diyoruz Keşke diyoruz
 Çaresiz kaldığımız yerden devam ediyoruz hayata Ve 60 yas üzeri kaçınılmaz tükenmişliğimize doğru çeviriyoruz dümeni... Genç yetişkinlik döneminde kendini gerçekleştiremeyen binlerce mutsuz yaşlı birey arasındaki yerimizin rezervasyonunu alıyoruz
 Oysa çocukluk döneminde kendimizi tanımamıza izin verseydi büyüklerimiz
Herşeyi de onlar bilmeseydi mesela Arada birde olsa fikrimiz sorulsaydı yada sormak çok zor geldiyse konuşunca susturulmasaydik bari
Şimdiki genç anne ve babalar çocuklarının özgüven ve kişisel gelişimi için neden bu kadar kendini parcaliyor hiç düşündünüz mü
 Hatta büyüklerimiz onlara zamane anne babaları diyorlar. Bizde çocuk büyüttük ama diyorlar ... Yine herseyi onlar biliyorlar çünkü Yine bizler adına hatta çocuklarımız adına bile biliyorlar .. Bugünün zamane anne babaları geçmişte susturulan, baskılanan ve adına kararlar verilen çocuklarımızdı
Bugünün özgüven depolanan çocukları ise yarının ........ anne babaları olacaklar. Boşluğa uyacak kelimeyi zaman gösterecek

11 Mayıs 2014 Pazar

EN GÜZEL HEDİYEM...

"Bir bebek doğduğunda bir anne doğarmış.."
Anneliği seninle tattım ve seninle büyüyorum meleğim..
Bugün anneler günü...
Sen henüz bunun farkına varamayacak kadar küçüksün...
Sürekli peşimden koşup bana her "anniii" deyişinle beni dünyanın en mutlu annesi yapıyorsun.
Bana her anne! deyişinle 1 gün daha uzuyor ömrüm..
Tüm günümü seninle geçiriyorum..
Sen ben..
Jake ve var olmayan ülkenin korsanları... ;)
Sana baktıkça doyamıyor ve büyümenin her anında yanında olabildiğim için şükürler ediyor, huzur buluyorum...
Seninle gurur duyuyorum anneciğim..
Sen çok özel bir bebeksin birtanem.. 
Birlikte geçirdiğimiz her gün Anneler Günü..
Her gün çok özel..
Seni çok seviyorum EN GÜZEL HEDİYEM...






24 Eylül 2013 Salı

BERTUĞ 1 YAŞINDA

Seni ilk kez kucağıma almamın üzerinden tam 1 yıl geçti...
Günler nede çabuk geçiyor, ne kadar da çabuk büyüyorsun...
Büyümeni şaşkınlıkla vede gururla izliyoruz...
Belkide kısa bir zaman sonra  "TAMAM ANNE YAAA!..." diyerek karşıma çıkan sivilceli bir ergen olmanı da izleyeceğim..  
Bu gün bizim için dünyayın en özel ve en anlamlı günü..
Canım oğlum...
İyiki doğdun bebeğim...
İyiki bizimlesin...

28 Mayıs 2013 Salı

Şükür Kavuşturana!...

Tupperware mucizesi ile sonunda buluştuk. Yaşadığım şehirde distribütörlüğü olmadığı için danışman bulmakta zorlanıyorduk. Bu nedenle bendeniz, bizzat danışman olmaya karar verdim. Ürünlerim ve siparişlerim geçenlerde geldi ve ilk bisikletini bekleyen bir çocuk heyecanı ile kutuyu açtım. Elbetteki ilk denediğim ürün 'süper şef' oldu. Pratik, ufak ve yıkanabilir olmasıyla bu tam da aradığım şey! Özellikle bebeğimin yemeklerini hazırlarken içime sinen ve en büyük yardımcım olan bir ürün. İpi çekin ve keyfinize bakın :)  Ufak olduğunu düşünenler için ise 'Süper Şef2' yi öneririm. Zaten Tupperware ile ilk olarak bir dostumun tavsiyesi ile oğlum için mama kaplarını aldığımda tanışmıştık. Tupperware hakkında konuşulan onca olumlu yoruma rağmen benim de aklımda bazı soru işaretleri yok değildi. Ancak itiraf etmeliyim ki Tupperware mutfağımıza kaliteyi getirdi. Kolay domates soymanın keyfine varıp sihirli soslar hazırlayarak, tüketemediğimiz her türlü gıdayı uzunca bir süre taze olarak saklayabiliyoruz. Sebze ve meyvelerimiz hep taze, buzdolabında sürekli hali hazırda salatamız bulunuyor ki yeşilliklerin kolay bozulmasından hep şikayet etmişimdir. Özellikle saklama kapları kurtarıcınız oluyor. Benim favorilerim şeker kaplar, su set ve sera set serisi... Ve tabi ki 'eko şişeler'! Sağlıklı ham maddesinin yanı sıra doğayı pet şişe atığından koruyoruz. Çok sayıda gerekli ürünü olduğunu düşünüyorum. Gerçekten hamur ve yoğurt mayalamak hiç bu kadar kolay olmamıştı.  Ekmek ve peynir israfını önlemek için özel ürünleri bu hafta sipariş edeceğim, sonuçları sizlerle paylaşırım. Son olarak kalitenin her kadının hakkı olduğunu düşünüyor ve Tupperwaresiz mutfak kalmasın diyorum....


Uzunca bir aradan sonra Yeniden Merhaba!

Canım ailem çok zor günler geçiriyor. Maalesef uzun zamandır kendimi de kafamı da toparlayıp iki satır yazamıyorum. Hayatımızda bir sürü değişiklik, çalkalanma, iyi-kötü günler oldu. Ne yazık ki kötü günlerinde yanlarında olup aileme manevi destek olmak dışında, elimden hiçbir şey gelmiyor. Bu zor süreçte her an yanımızda olan tüm dostlarımıza ve sonsuz anlayışı ile en büyük desteğim olan eşime teşekkür ediyorum. Her zaman olduğu gibi yine beterin beteri var düşüncesiyle birbirimize kenetlenip ayakta kalmayı başardık. Şükürler olsun... Rabbım acil şifalar versin... 

16 Şubat 2013 Cumartesi

Yoğurt Faciası

Günler su gibi akıp geçiyor. Neredeyse ek besine geçmek üzereyiz ve ben hala kafamda ki soruların cevabını tam olarak bulabilmiş değilim. Esasen bir anne için çok heyecan verici olan bu aşama nasılda bir anda kabusa dönüşüyor bilmek istemezsiniz. Doktorumuzdan gerekli bilgilendirmeleri almama rağmen kafamın içinde bir yerlerde beynimi kemirip duran o soruyu halen yanıtlamış değilim. Mantığımla da, mesleki deneyimlerimde bir türlü bağdaşmayan bu sorun Bertuğ'un yoğurdu. Yaşadığım şehirde çok popüler olan bir çocuk doktoru "asla inek sütü ile yoğurt yapmamalısınız, mamadan süt yapılacak!" derken çok güvendiğim kendi doktorumuz inek sütü ile yapılabileceğini, bunu mama firmalarının çıkardığını savunuyor. Peki ne ile yapacağız biz bu yoğurdu? Bilirsiniz ki son yıllarda pek popüler olan başka bir mesele de keçi sütü ve keçi sütünden yapılan yoğurt, peynir gibi ürünler. İyi, güzel de her vakit nereden bulacağız bu keçinin sütünü? Piyasada keçi sütü adı altında satılan pek çok ürünün aslında inek sütü olduğunu ve bu sebepten  mahkemelik olduklarını öğrenince de eve keçi almaya karar veriyorum!!! "Oğluşumun ilk evcil hayvanı bir keçi olmamalı" düşüncesinden yola çıkarak bu saçma fikri şimdilik rafa kaldırdık...
Uzunca bir süre yaptığım tüm araştırmaların sonunda bu hususta yalnız olmadığımı anlıyor ve kendimi blog başında buluyorum. Benim gibi bebeğini anne sütü ile besleyen bir annenin mama satın alıp ondan yoğurt yapması kadar saçma bir fikri bir türlü benimseyemiyorum. Bu konuda bende kendi doktorum gibi mama firmalarının parmağı olduğunu düşünüyorum. Keçi sütüne gelince, keçi fiyatlarını araştırıp beni aramaları için eşe dosta haber verdim:) Aaa bu arada başka bir yeni moda olan konu da anne sütünden yapılan yoğurt tabi ki. Çooookça popüler ve bu aralar kime sorsanız revaçta olan hassas bir konu. Yalnız içerisinde bolca koruyucu madde içeren, hiçbir sütle karşılaştırılamayacak kadar mucize olan bu sütte nasıl bakteri üreteceğiz. Hiç yormadan ben yanıtlayayım normal şartlar altında tutmuyor ve bunun için yoğurt makinası almak gerekiyormuş. Yoğurt makinası alma fikri, keçi alma fikrinden daha mantıklı gibi gelse de, bebeğim için bu kadar değerli olan mucize sütün içinde bakteri üretmek için özel çabalar vermek ahmaklık olur diye düşünüyorum. Onca çelişki içerisinde düşünürken inek sütünden  mayaladığım yoğurdu tam kıvamında olmasına rağmen bir türlü içime sinmediği için oğluma veremeyip kendim yiyorum... Yapmış olduğum yoğurdun etkisiyle olacak ki konuyu bir dostumuzun aracılığı ile çocuk sağlığı anabilimdalına  kadar taşıyor ve görüşlerini alıyoruz. 
Sonuç olarak; keçi sütü ve süt ürünleri ile beslenen bebeklerde, ciddi oranlarda folik asit eksikliğine bağlı nörolojik sorunların ortaya çıktığını, sadece çocuğunda inek sütüne karşı alerjisi olan ailelerin bu yola baş vurması gerektiğini öğreniyoruz. Ve nihayet inek sütünden yapılan yoğurdun artık süt olmaktan çıkıp bir nevi boyut değiştirerek yoğurt olduğundan bir sakıncasının olmadığı kanısına varıyorum. Umarım bu konuyla ilgili benzer çelişkileri yaşayan annelere örnek teşkil eder deyip keçileri kaçırmadan önce Bertuğ'un yoğurdunun inek sütünden yapılmasına karar veriyor bol mayalı günler diliyorum.  

15 Şubat 2013 Cuma

HOŞ GELDİN PUPPY

Oğlumun büyükbabasından bize ilk diş hediyesi, Fisher Price Türkçe konuşan eğitici köpekçik...
Puppy bizim ilk arkadaşımız oldu. Çok eğlenceli, sevimli ve geliştirici bir oyuncak. Uzun zamandır almak istiyor ancak 6-36 ay gelişimine uygun olduğundan erteliyordum. Her ne kadar oğlum onu ilk gördüğünde yemeye çalışsa da bir ay sonra birlikte güzel oyunlar oynayacağımız için şimdiden çok heyecanlıyım. Şimdilik Puppy ile ben ilgileniyorum :)